Photo Sharing and Video Hosting at Photobucket █I▓▐►●●●мαηηαg●●●◄▐▓I█I▓▐►●●●ѕαмєt●●●◄▐▓
www.htmlkod.tr.gg
Cursors
>>>M-9-H<<<
   
  EDEBİYAT&DIL ANLATIM
  PARAGRAF
 

1.

şmış bir yapıt tümüyle yazarın değildir artık. Bir bakıma aynı yapıt da değildir. Doğru ya da yanlış, öznel ya da nesnel her türlü yoruma açık olması nedeniyle, çoğu kez yazarın bile aklından geçirmediği gizli anlamlarla yüklü karmaşık bir yapıdır o. Burada son söz okurundur her zaman Son söz okurun olduğu için de yazarın, yapıtını savunma, onun tam kendi istediği biçimde değerlendirilmesini sağlama yolunda harcadığı çabalar, başarısızlığa adanmış çabalardır genellikle.

Bu parça a

şağıdaki sorulardan hangisine cevap olarak söylenmiş olabilir?

A)

tı anlamak için, yazarın yapıtı hakkındaki görüşlerine ihtiyacı var mıdır?

B)

tlarıyla ilgili değerlendirmelerden tedirginlik duyarlar?

C)

t için gerçek bir eleştirmen sayılır mı?

D)

n, yazıp bitirdikten sonra kendi eseriyle ilgili savunma ya da değerlendirme yapması uygun mudur?

E)

 

tın yazarının farkına varamadığı incelikleri kavrayıp onu zenginleştirebilir mi?

2.

şlerin tutarlılığı, kullanılan sözcüklerin uygunluğu, gösterilen kaynakların doğruluğu, yaratılan imgelerin etkinliği de çok önemlidir kuşkusuz, ama daha sonra gelir. Önce noktalama işaretlerini uygun biçimde kullanmak, nokta gereken yere noktayı, virgül gereken yere virgülü koymak gerekir.

Bu parçada a

şağıdakilerden hangisinden söz edilmektedir?şaretlerini doğru kullanmanın gerekliliğinden

B)

nlanacak yazıların titizlikle hazırlanması gerektiğinden

C)

şaretlerinin anlatılan konuya göre değişiklik gösterebileceğinden

D)

şaretlerinin yanlış kullanılmasının cümlenin anlamını değiştireceğinden

E)

 

şaretlerini kullanmadan yazı yazmanın mümkün olmadığından

3.

na gerçeği düşselden ayırmaya, aralarına bir sınır çekmeye çalışsak da mümkün değildir bu. (II)Daha dün gerçek saydığımızı, dedelerimizin bili,mini, onlara gerçeğin ta kendisi gibi görüleni bugün bir düş ürünü sayabildiğimize göre, çok bulanık çok değişken bir sınırdır bu. (III)Sürekli gerileyen bu sınırın günün birinde bir yerde duracağını sanmak da boşuna olur.(IV)Öte yandan imgesel öğeler bir gereksinimin karşılığıdır, bir işlevi yerine getirir. (V)İmgesel kişiler gerçeğin boşluklarını doldurur, bu boşluklar konusunda bize ışık tutar.

Bu parçada numaralanmış

cümlelerin hangisi parçanın ana düşüncesi olmaya en uygundur?

A)

 

 

4.

Sanatçı
, anlatma işini sanatı genel yasalarına uygun olarak yapar. Herhangi bir sohbette çene çalmadığını, bir dakika aklından çıkarmaz. Bazen düpedüz bir sohbeti, iki insanın ahbaplığını bile, öylesine anlatır ki, sanatçı kişiliğinin öznel damgasını hemen fark ederiz. Aslında konuşma, sıradan bir konuşmadır.Yani o bunu dedi şu bunu dedi meselesi.Fakat sanatçı lafları o biçimde sıralamış, o biçimde düzenlenmiştir ki, ortaya çıkan çalışma, estetik bir düzleme çıkabilmiştir.

Bu parçada ası

l anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)

B)

lması için sıradan insanın hayatından kesitler sunması gerekir.radan bir konuşmayı sanat eseri düzeyine yükseltmek yetenekli sanatçılara özgüdür.

C)

n genel yasaları dışına çıkan sanatçılar eleştirmenlerin tepkileriyle karşılaşır.

D)

eri yanında evrensel değerler de kendini hissettirir.

E)

5.

Bu memleketin en kuvvetli iki sanat kolu
nın öznel ve estetik anlatımı, sıradan bir olayı bir sanat eseri haline getirebilir. şiir ve nakıştır. Mimarimiz büyük şehirlerimizde demir atmış, zahmet edip kuş uçmaz kervan geçmez ve köylerimize kadar uzanamamıştır. Herhangi bir toplumda sanatın dünya çapında bir değere ulaşması onun milletçe benimsenmiş, kavranmış olmasıyla mümkündür. Bu bakımdan yüzde yüz yerli olan bir sanat kolu, kendiliğinden dünya çapında olmaya namzettir. Köy türkülerinden, köy nakışlarından faydalanmak, bana, ekmekten, sudan faydalanmak kadar açık geliyor. Çünkü bunlardan milyonlarca insanın el emeği, göz nuru var.

Bu parçada yazar a

şağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A)

ş sanatın dünya çapında bir değere ulaşamayacağına

B)

yla yerli bir sanatın dünya çapında olabileceğine

C)

şehirlerde kalıp ülkemizin her tarafına yayılamadığına

D)

larından yararlanmayı bir zorunluluk olarak gördüğüne

E)

şiir ve nakışlarının dünya çapında bir değere sahip olduğuna

6.

ncının bu yazdıklarımı gün ışığına çıkaracağı hayalim son avuntum. Böyle bir şey gerçekleşmezse yine boşa gitmiş sayılmaz avuntum. Çünkü ek gelir dilimize çevirdiğim o çok satılan kötü aşk romanlarının orasına burasına duygularımı, insan ilişkileri ve yalnızlık konusundaki düşüncelerimi her fırsatta serpiştiriyorum. Söz konusu kötü aşk romanlarını piyasaya süren yayınevinin sahibi de, en çok benim eklediğim bölümleri beğeniyor, oralarda gözyaşlarını tutamıyormuş.

Bu parçada yazar a

şağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A)

layabilmek için roman çevirileri yaptığına

B)

klarının, ölümünden sonra bir yayınevi tarafından yayınlanacağıyla avunduğuna

C)

romanlara kendi duygu ve düşüncelerini de eklediğine

D)

nevi sahibinin romana kendinin eklediği bölümlerden çok etkilendiğine

E)

 

şk romanlarının iyi romanlardan daha çok beğenildiğine

7.

tlarında uzatıya pek rastlanmaz. Bir Alain Robbe-Grillet’in uzatıya başvurması için roman anlayışı tümden yadsıması gerekir.

Bu parçada değ

işik yazarların örnek verilmesi aşağıdakilerin hangisini açıklamak içindir?

A)

ini

B)

daş romancılarının uzatıdan uzak durduklarını

C)

n bir bilgi aktarma kitabı olmadığını

D)

E)

 

Uzatı
nın ayrı bir anlatımının olduğununın ilgi çekici bir anlatım yolu olduğunu

8.

Bu parça a

şındayken ölmüş. Annem bizi konu komşuya dikiş dikerek büyüttü. Çoğu zaman mısır koçanını havanda döver, şekerle karıştırır yerdik. Böyle bir yaşamdan sonra bugün geldiğim konumu şünemezdim bile,öyle değil mi? Ama mesleğin başında ideallerim vardı. Fakat görüyorum ki o günlerde daha geniş kapsamlı düşünmemişim. Belki de hayal gücüm biraz darmış. Bugün arzu ettiğim şeyi söyleyeyim size: Ressam olmak isterdim. Resimle daha içli dışlı olmak, yeni biçimler geliştirmek ve resim sanatında geleceğe kalmak. Ama yine de gerçekçi olmak gerek. Şimdi sadece yapabildiklerimle yetiniyorum.şağıdaki sorulardan hangisine cevap olarak söylenmiş olabilir?

A)Önceden, böyle bir konuma geleceğ

inizi düşünebilmiş miydiniz?

B)

çok mu istemiştiniz?

C)

unuz hayallerin ne kadarı gerçekleşti?

D)

şadığınız zorluklar hayal gücünüzü daralttı mı?

E)

 

nda geleceğe kalmanın ne gibi şartları vardır?

9.

m oluyor. Mesela Rusya’da çok zorlanmıştım. Bir sıkıntınız olduğunda bunu anlatamamak çok güç bir durum. Diğer ülkelerden farklı olarak Rusya’daki insanlar başkalarını dinlemek, anlamak istemiyorlar. Orada bir tren istasyonunda saatlerce beklediğim oldu. Çünkü yardım isteyebileceğim kimse yoktu. Kime bir soru sorsam ya yanından kovuyor ya da cevap vermiyordu. Bu tür tersliklerle karşılaştığım oldu.

Bu parça a

şağıdaki sorularda hangisine söylenmiş olabilir?

A)

B)

Rusya’daki insanları
şka kültürlerin insanlarıyla iletişim kurmakta hiç güçlük çektiniz mi?n yabancıları sevmediğini söyleyebilir miyiz?

C)

iştirmekten bıktığınız oldu mu?

D)

iniz insanlar arasında yaşamak zorunda olmak nasıl bir duygu?

E)

 

şeyleri anlatmakta zorlandığınız oluyor mu?

10.

şeyden önce bütün insanların iyi niyetli olduklarına inanıyorum. Uluslararası düşmanlıkların halklar bazında olmadığını, politik sürtüşmelerin halklara maledilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Unutmayın ki senede kişi başına 187 doların silah için harcandığı bir dünya da yaşıyoruz. Gezdikçe, gördükçe insanlar arasında kardeşlik köprüleri ve o zaman da insanları birbirine düşman eden ve silahlanmaya zorlayan politik zihniyetlerin anlamsızlığı ortaya çıkıyor.

Bu parça a

şağıdaki soruların hangisine cevap olarak söylenmiş olabilir?

A)

işik ülkeler gezmenin insanlar arası ilişkileri olumlu yönde değiştirdiğine inanıyor musunuz?

B)

zlanmayı sağlamanın sizce en etkili yolu nedir?

C)

düşmanlıklar tarihsel nedenlere mi dayanıyor?

D)

iniz yerlerdeki insanlar size karşı hoş görülü davranıyor mu?

E)

 

11.

Beylerbeyi iskelesindeki yolcular gibi geminin kaptanı
da farklı. Kaptan köşkünden meydanı gözlüyor. Koşarak gelenleri görürse vapuru ağırdan kaldırıyor. Çımacı, iskeleyi çekmiyor. Kaptan, arkasında mahzun yolcu bırakmıyor. Büyük iskelelerde hoparlörden duyulan ”Turnikeler Tamam” anonsu veya bir düdük sesiyle kapanan kapılardan, siz vapuru kaçırmanın sıkıntısı içindeyken suratınıza bile bakmayan, baksa bile görmeyen, sırtını dönüp giden iskele görevlisinden sonra gördüklerinize inanmanız ve alışmanız zor oluyor. Belki de çoğumuza önemsiz bir ayrıntı gibi gelebilecek bir ortam, şkilerinizde önemli bir özellik oluyor.

Bu parçada iskeleyle ilgili a

şağıdakilerden hangisi anlatılmak istenmiştir?

A)

ş görülü kişilerin çalıştırılması gerektiği

B)

C)

Yolcuları
yla, çalışanlarıyla büyük iskelelerden faklı olduğu

D)

n önemsiz ayrıntıları büyütmemeleri gerektiği

E)

 

n birbirine daha saygılı olduğu

12.

’dan Cumhuriyet’e geçişin öyküsünü kaleme alan bir tarihçi, kurumsal sorunların bireylere yansıma biçimlerini ayrıntılarıyla betimleyebilme olanağından elbet yoksundur. Ama geleneksel tarih bilgilerine örneğin Adalet Ağaoğlu’nun ‘Ölmeye Yatmak’ romanının vereceği eğitime de ekleyenler, çok ciddi bir geçiş dönemini bireysel yaşantıların sağladığı bakış açısından ve insan gerçeğinin türlü yansımalarıyla kavrayabilirler. Bir Yakup Kadri’nin eserlerine “Biraz da edebiyat okuyalım.” anlayışıyla değil, fakat gerçek edebiyat ürünlerinin –bütün sanat eserleri gibi- toplumun yansımaları olduğu bilinciyle eğilenler, içinde yaşadıkları toplumun Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden Cumhuriyet’in ilk evrelerine kadarki haritasını kurumsal ve bireysel düzlemlerde çıkartabilirler.

Bu parçada yazar a

şağıdakilerin hangisinin üzerine durmaktadır?

A)

ş dönemindeki sorunların bireylere yansımasını daha iyi ortaya koyduğu

B)

rularla sanatsal doğruların birbiriyle uyumlu olmasının mümkün olmadığı

C)

D)

Edebiyat eserlerini, biraz da edebiyat okuyalı
m, mantığıyla değerlendirmenin doğru olmadığı

E)

’dan Cumhuriyet’e geçiş dönemini tarihsel bir sıra içinde yansıttığı

13.

Bu parçada a

İnsanların otobüse binip otobüsten inme adabını bilmediklerinden
il, artık hemen günün her saati duraklarda bekleyen kalabalık, üzeri rengarenk reklam panosuna dönüşen otobüslerden birinin durağa yanaşmasıyla aracın çift kanatlı kapısı önüne yığılır ve ritüeldir sürüp gider; bileti atış ve şoförün önünden otobüsün içine süzülüş. Kendini içeri atanların yüzlerinde sevinç çizgileri belirirken arkadan gelenler canhıraş gayretlerle bu ritüeli sürdürmeye çalışırlar. İçeridekilerin son bir gayretiyle arkadakiler de binmeye muvaffak olunca eziyetli bir şehir içi yolculuğu daha başlıyor demektir. Binemeyen bir pişmansa, binen bin pişman. Ayrıca inmekte büyük çaba gerektirir. Yolculuk ederken durmadan arkaya doğru yürünür. Paranız az, vaktiniz bolsa binebilirsiniz. Üzerinde yazılı olan yere mutlaka ulaşır, ama kim bilir ne zaman…şağıdakilerin hangisinden özellikle söz edilmiştir?

A)

B)

Otobüslerin reklam panosuna dönmesinin çirkinliğ
inden

C)

n birbirine anlayışsız davrandıklarından

D)

undan

E)

inden

14.

m televizyon programında çok yoruldum. Yapılan iş harcanan enerjiyi pek karşılamıyor. Oturup bu kadar uğraşın sonunda ne kazandığımı düşünmeye başladım. Bir çeşit iç hesaplaşma gibiydi. İnsanlar nereye gidiyor? Neden varız? Neden çalışıyoruz? Gibi sorular eskiye göre daha çok düşündürmeye başladı beni. Biraz da kendimle ilgileneyim dedim. Felsefenin içinde kendimi daha rahat ve huzurlu hissetmenin sağlayan birşeyler bulmaya çalışıyorum. Ben bu yaşımda hayatın çalışmaktan ibaret olmadığını anlıyor, onu yeniden keşfediyor ve birçok şeyi yeni öğreniyorum ne yazık ki…

Bu sözleri söyleyen ki

şi aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir?

A)

B)

Kendini ve hayatı
sorgulayan

C)

nı düş gücüyle yönlendiren

D)

n anlamsız olduğunu savunan

E)

 

ndan memnun olmayan

15.

zgınlığımdan şimdi çıkamıyorum; ”küçük hikaye de bitti günümüzde, sizin küçük insanlarınız da...” dedi, bam telime bastı. Küçük hikaye de bitmişmiş, bizim küçük hikayelerimize konu edindiğimiz o küçük insanlar da, öyle mi? Hikayemizin nicedir yenilerle kabuk değiştirmeye çalıştığı, kan tazelediği bir gerçek. Bir dönemin baş tacı elden hikaye anlayışı giderek değişti. Yanı sıra, o hikayelerin kahramanları da. Kuşkusuz, yine o kahramanlara vergi dünyaların aktarılması da. Ülke, yeni bir dönem yaşıyor. İnsanlar farklılıklar gösteriyor; insan olmanın dışında ortak benzerlikler, yaşam eşitlikleri değişikliklere uğruyor. Yükselen değerler, alçalan değerler sözleri boşuna değil, sanıyorum. Ama yine de yadsınmaz bir gerçek var: İnsan gerçeği. Katmanı, sınıfı, ortam, dünya ne denli değişiklikler gösterse de, insan, yine aynı insan.

Bu parçada anlatı

lmak istenen aşağıdakilerin hangisidir?

A)

nıftan insanın küçük hikayelere kahraman olmasının doğal olduğu

B)

işen şartların hikaye anlayışını da büyük ölçüde değiştirdiği

C)

u sıkıntıların hikayecileri olumsuz yönde etkilediği

D)

şimdi bulmanın mümkün olmadığı

E)

nın eskisine göre bir çok değişikliğe uğramasına rağmen insan gerçeğinin hep aynı kaldığı

16.

Bu parçada

İnsan ruhuna en uygun tür olduğu
şiir, bilinmez mi deseydim yoksa?... Bu kadar yakın ve bu kadar bilinmez olan başka bir konum yok benim. Şiiri duyuyorum, hatta görüyorum, dokunuyorum sanki ona, yıllardır yazıyorum da, ama onunla her karşılaşmamda bir şaşkınlığa düşüyorum. Bütün tarihte, bütün dünyada şiir var, ama onun ne olduğunu bir bilen yok. Uğraşacaksınız, didineceksiniz, sizi sevindirdiğini görüvereceksiniz, tanımış gibi olacaksınız ama yitiverecek o, başka sefer başka bir kılıkta çıkacak karşınıza. Son günlerim daha çok bunu düşünmekle geçiyor.şiirin özellikle hangi yönü üzerinde durulmaktadır?

A)

B)

Tanı
masının,bilinmesinin mümkün olmadığı

C)

da ayrı bir etki uyandırdığı

D)

şaşırtıcı değişiklikler gösterdiği

E)

şünmeyle değil duymayla tanınabileceği

17.

zmız bir toplumuz! Her şeyden şikayet ederiz biz, kolay şikayet ederiz; şikayeti neredeyse kimliğimizin ayrılmaz parçası haline getirmişizdir…” Haklı, Hilmi Yavuz. Bu huyumuz kültür, sanat alanında daha da baskındır. “Bizde ilginç, yeni kapılar açan konserler olmuyor.” diye ağlarız, sora Uluslararası Mistik Müzik Festivali konserlerinde bütün koltukları belediye çalışanlarının tanıdıklarına bırakırız! Kitapçı vitrinlerinin önünde durup “Ah, ne zaman edebiyatımıza modern bir bakışla yaklaşan araştırmacı yazılar, ne zaman kültürel kimliğimiz ve geçmişimizle bağlar kuran, düşündüren, yeni sorular açan kitaplar yayınlanacak bizde!” diye yakınırız; ama vitrinde duran ve tam da söylediğimiz özellikleri taşıyan bir dolu kitabın sayfalarını şöyle bir karıştırmayı bile denemeyiz…

Bu parçada anlatı

lmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)

inden söz ettiğimiz halde sanatçılara destek vermeyi hep ihmal ettiğimiz

B)

şlandığını iddia edenlerin müzik konserlerine karşı pek de ilgili davranmadıkları

C)

mızda eleştiri yazılarının eksik olduğunu söyleyenlerin yazılan eleştiri eserlerini bile okumadıkları

D)

inden söz ettiğimiz şeylerin bile aslında eksik olmadığı ancak bizim onu aramak yerine şikayet etmeyi tercih ettiğimiz

E)

 

er vermeyi değil her şeyden şikayet etmeyi alışkanlık haline getirdiğimiz

18.

bir

bir kent, farklı ilişkiler istiyor insan. Kendisine dost bir kenti, yormayan, tüketmeyen bir kenti düşlüyor. Sıcak ilişkiler arzuluyor çevresinde. Bazen geçmişte arıyoruz özlemlerimizi. Bir kartpostalda, bir resimde, şiirde bulduğumuzu sanıyoruz özlediklerimizi. Oysa o günler de bizim düşlerimizdeki gibi değildi muhtemelen. Üstelik bugünkü beklentilerimize de cevap vermesi de mümkün değil. Biliyoruz ama yine de duygularımızın peşinden güzel bir kente doğru uçmak hoşumuza gidiyor. Bazen geleceğe yönelik ütopyalara dalıyoruz. Hayalimizde bir İstanbul yaratıyoruz.

Bu parçada yazar a

şağıdakilerden hangisinden söz etmemiştir?

A)

B)

C)

Geçmi
İnsanın bir şiirde, bir öyküde, bir resimde özlemlerini bulduğu sandığından
şin bizim düşlerimizdeki gibi olmadığından

D)

E)

İnsanın yaşadığı günden daima şikayetçi olduğundan

 

19.

n romanlarında çok değişik özellikler bir arada görülür. Örnekse, Cumbadan Rumbaya romanı, Fatih-Harbiye romancısının, Doğu-Batı meselesine sevimli bir babacanlıkla da yaklaşabileceğini belgeler. Fatih-Harbiye’de Batı ille ölümcül, Doğu ille insancılken Cumbadan Rumbaya’da adeta bir senteze ulaşılır; Doğunun da Batının da anlam taşıyan yönlerinden söz açılır. Sonra başka yazılarımda da andığım Selma ve Gölgesi. Selma ve Gölgesi, romanımızın tek gotik roman örneğidir. Selma’nın gölgesi, ikinci ben, aslında bir dişi vampir kraliçedir… Bu eserin gerçekte “uyarlama” olduğu söylenmiştir. Akla uzak değil. Romanın sonundaki Venedik, kanal, gondol sahneleri biraz yapaylık taşıyor. Ama başlangıçtaki Boğaziçi yalısı, Selma’yla okurun ilk karşılaşması büyüleyicidir. Burada usta bir romancı konuşur.

Bu parçadan Peyami Safa’yla ilgili a

şağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)

nda Doğu-Batı meselesi üzerinde durduğu

B)

i de verdiği

C)

nın Batılı roman anlayışına uygun olmadığı

D)

nın yabancı bir romandan adapte edilmiş olabileceği

E)

 

nda Batıya karşı olumsuz yaklaştığı

20.

şiirden çok değişik bir tür. Romanda anlatı iyice ağır basıyor. Onun için de belirsizlik alanları daha az… Ama çağcıl romanın ustalarından, Kafka, Joyce, Beckett, Faulkner, Robbe-Grillet gibi yazarlardan sonra romanın belirsizlik alanları da genişledi. Çeşitli yöntemlerle romana da anlamını yorumla verme özelliği kazandırıldı. Bugün bir yazar, romanının, ikinci, üçüncü şlarında okurların yeni yeni şeyler bulacaklarını, ilk okuyuşlarında göremedikleri bir takım bağlantıları göreceklerini söyleyebiliyor. Roman iki üç kez okunur mu? Demek ki romanlarını elimizin altında tutup, şiir okur gibi, tekrar tekrar açıp okumamızı bekleyen yazarlar var günümüzde…

Bu parçada a

şağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)

n belirsizlik alanlarının şiirden daha az olduğuna

B)

yazarların romanlarında belisizliklerin artığına

C)

n, romanlarını ilk okuyuşta anlaşılmayacağını söylediklerine

D)

nın, şiir gibi, birkaç kez okunmasını isteyen romancılarının olduğuna

E)

 

şta kendini ele vermeyen romanların daha başarılı sayıldığına

21.

nlığı tarafından bolca harcanan laubaliliği bulamadım. Sululuk yok. Terbiye

yoksunu bulvar delikanlı

ların ulanlı, hellollu, kovboy pantolonlu yüzsüz aşkları yok. Normal lise eğitimini bile kıvıramamış, bu yüzden küçüklük duygusu verdiği küstahlıkla ukalalaşan züppeleri yok. Bu hikayelerde babasının paracıklarını çıtır çıtır yiyen, kuş beyniyle sosyal görünmeye özenen dejenere tipler yok. Silik, göz yaşlı sümüklü insan, müsveddelerine yer vermemiş sanatçı eserinde.

Bu parçada hikayelerle ilgili olarak a

şağıdakilerden hangisinden söz edilmektedir?

A)

nın niteliklerinden

B)

m özelliklerinden

C)

inden

D)

lamından

E)

 

22.

”Okur söylediğ
şilerle olaylar arasındaki ilgidenimi anlamıyorsa, ben de hiçbir şey söylemem, işi oyuna vururum, büsbütün bir belirsizlik alanı yaratırım.” Demek, alçakgönüllülük değil, tam tersine, kaçınılmaz yanlış anlaşılmalara bile katlanamayan aşırı bir kendini beğenmişliktir. Ama söyleyecek bir şeyiniz yok ya da söylemekten yana değilsiniz, oynamak istiyorsunuz… Olabilir, o bambaşka bir durum…. Kim, ne karışır!.. Gene de çağdaş roman şöyledir böyledir gibi yargılarla kendi anlayışınızı doğal bir gelişmenin sonucuymuş gibi göstermeye uğraşmamalısınız. Savunduğunuz anlayış modalaşma eğilimi gösterse bile… Ondan ötesi çoğulculuk değil, baskıcılıktır…

Bu sözleri söyleyen bir yazarı

n aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?

A)

yaratır.

B)

ini anlatmak için okurun seviyesine inmeyi göze almalıdır.

C)

yor diye, kapalılığa başvurduğunu söylemek aşırı bir kendini beğenmişliktir.

D)

olan yazarlar belirsizlikten mümkün olduğunca kaçar.

E)

 

nı doğal bir gelişmenin sonucuymuş gibi göstermeye kalkmamalıdır.

23.

ildi. Gereksiz alınganlık ediyorsun. llar yılı ortalama bir şiir yazıp kendini büyük şairler arasında görenlerden söz ediyorum. Sen her zaman iyi yazdın. Şiir beğenisi yüksek bir kimse olduğunu kimse yadsıyamaz. Benim sende karşı çıktığım yön hep kapalılığın, şiirin kolaylıklarından yararlanmakta fazla ileri gitmen olmuştur. Beşiktaş iskelesinde karşılaştığımız gün, “Sürekli sözcüklerle oynuyor, her şeyi örtüyorsun, arkadaki insan, şair görünmüyor.” demiştim. “Şiirin öyle bir görevi yoktur.” diye kestirip atmıştın, bayağı öfkelenerek. Şiirin niteliğini değil, bir özelliğini eleştirdiğimi, niye bir türlü anlamak istememiştin bilmem.

Bu parçada yazar, seslendiğ

i şiirin hangi özelliğini eleştirmektedir?

A)

olmasını

B)

C)

D)

Yoğ
un olmasını

E)

 

24.

”Sizin Hiç Babanı
z Öldü mü?” adlı şiirimi babamın ölümü üzerine yazdığımı sananlar var. İlk şiirlerimdendir. Babamın ölümünden dört yıl önce yayımlamıştım onu. “Kars”ı da Kars’ı görmeden, Paris’te yazdım. İşin tuhafı yurda döndüğümde, teftiş göreviyle gönderildiğim yer de Kars oldu.

Bu parçada

şairin kendiyle ilgili anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A)

B)

Eserlerinin konusunu ya
şadığı çevreden seçtiği

C)

i şeylerle ilgili şiirler yazabildiği

D)

tercih ettiği

E)

 

u’da yaşayan insanların sorunlarıyla ilgilendiği

25.

, sakalı bunca güzel ağarmış – arınmış demek daha doğru – sakalını dantel dantel oymuş bu adamın, konuşma, oturup kalkma gibi yönlerden alaturkalığını hiç yitirmemiş olması çok ilginç gelir bana. Yapıtlarından tam olarak – kimilerine göre hiç – çıkaramayız bunu. O, “yazı” olarak değişmiş ama “söz” olarak aynı kalmış.

Bu parçada sözü edilen ki

şinin en önemli özelliği aşağıdakilerden hangisidir?

A)

şı ilerlemesine rağmen hala genç gibi davranması

B)

şamına çok özen göstermesi

C)

klarıyla yaşayışının farklı olması

D)

tlarında gerçeklerden söz etmemesi

E)

 

ru bildiğini sonuna kadar savunması

26.

ştim diyebilirim. İyi bir roman benim için her şeydir. Şiire de başka türlerin örneklerine de yeğ tutarım. Goriot Baba’yı dört kez, Karamazoflar’ı beş kez, Savaş ve Barış’ı iki kez, Cemo’yu üç kez okudum. İçimde her zaman sevdiğim romanları bir gün yeniden okuma isteği vardır.

Bu parçada yazar a

şağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A)

diğer edebiyat türlerinden üstün tuttuğuna

B)

bile okumaktan kaçınmadığına

C)

bir çok kez okuduğuna

D)

i romanları gelecekte yine okumayı düşündüğüne

E)

 

klasiklerini okuyup sevdiğine

27.

ldır bu şenlikleri izliyorum. Bir mevsim içinde seyrettiğim film, dinlediğim konser, gördüğüm folklor etkinlikleri hatta gezdiğim yerlerin kazandırdığı izlenimlerden daha ilginç buluyorum bu şenlikleri. İçtenlikleri var buradaki oyuncuların. En yeni sanat yorum biçimlerini getiriyorlar. Kısaca genç tiyatromuzun ünlü kişilerinin ilk başarılı oyuncuları bu şenliklerde oynanıyor.

Bu parçada yazarı

n ilginç bulduğu etkinlik aşağıdakilerden hangisidir?

A)

B)

C)

D)

E)

 

Tiyatro
Geziler
Folklor gösterileri
Konserler
şenlikleri

28.

r işte bu iki kelimenin içerisinde gizli. Hayat bilgisi belki de dersleri en güzeli, ama en zorudur. Neden mi zordur? Çünkü yaşadığımız, yaşayacağımız hayatın hem de türlü türlü sınavlarla dolu hayatın kendisidir de ondan. Ama yine de sevilecek bir şeydir. Hayatın kendisini okumak, okuduklarımızı uygulamak. İşte asıl mektep budur, böylesidir.

Bu parçada ası

l anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)

rencilere okullarda gördüklerini, sosyal hayatta uygulama imkanı verilmelidir.

B)

gerekir

C)

D)

Ya
renciye en faydalı bilgiler Hayat bilgisi dersinde verilir. şadığımız hayatı anlayıp yorumlamak zor olduğu kadar gereklidir de.

E)

 

n yarına hazırlanabilmesi, yaşanılan zamanın iyi anlatılmasına bağlıdır.

29.

işi olduğunu ilkin yalın bir dil üstüne kurulması ile gösteriyor. Oyunun konusundan çok yazarın olaylara bakışı ilginç geldi bana. Konuyla anlatımın uyumu da gözardı edilecek bir başarı değil. Sanatçı olayları yorumlayış biçimi ile seyirciyi ayakta tutuyor. Ben bazı izleyicilerin benim gibi üçüncü, dördüncü kez bu oyunu izlemeye geldiğini biliyorum.

Bu parçada “Yolcu” adlı

oyun ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangine değinilmemiştir?

A)

n çok başarılı olduğuna

B)

n bir dil kullandığına

C)

D)

Yazarı
n olayları yorumlamada yetersiz kaldığına

E)

 

ine

30.

Bu parçada yazar a

Eskisi gibi toplumcu
yan “Şiir gibi futbol oynadılar.” gibi laflara…şağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A)

şiir yazılmamasından

B)

şiire yeterli önemin verilmeyişinden

C)

D)

Şiirin, toplumu yönlendirme i
şlevini yitirmiş olmasından

E)

 

şiirden çok romana yönelmesinden

31.

lmaz bir acı sevgisizlik. Çevremde sevgisiz insanların yoğunlaştığını; ama bunun onları tedirgin etmeyen bir yaşama biçimi olduğunu görmem ürkütüyor beni. Sevgisizlik, acımasızlığa, bencilliğe açılan tek kapıdır çünkü. Benim açımdan ölüme eş değerli olan sevgisizliğin, topluma, toplumun aydınlarına dek tırmanışını görmenin hüznü yoğunlaştırıyor artık.

Bu sözleri söyleyen biri a

şağıdakilerin hangisiyle nitelendirilebilir?

A)

B)

Doğ
ayı çok seven

C)

madan üstün tutan

D)

E)

 

32.

Don Ki
Topluma ve çevresine sevgiyle bakan
şot’un çeşitli çağlara ait resimleri vardır. Cervantes’in ölmez kahramanını her devir, kendi zihniyetine göre düşünür. 18. yüzyılın Don Kişot’u zarif ve güzel bir adamdır. Romantiklerin Don Kişot’u saçları rüzgarda, gözleri uzak ufuklarda Werther kılıklı bir şövalyedir. Daha sonraki resimlerde aynı kahraman atı kadar ihtiyar ve çirkindir. Sizin kurduğunuz Don Kişot kimbilir nasıldır?

Bu parça a

şağıdaki düşüncelerden hangisini açıklamaktadır?

A)

her devirde farklı çağrışımlarla yeniden yaratılır.

B)

i tam olarak yansıtmaz.

C)

e dönüştürür.

D)

n gerçeğiyle yaşamın gerçeği farklıdır.

E)

 

çağrışımlar uyandırırsa başarılıdır.

33.

Bu parçaya göre Dağ

Birbiriyle çeli
larca, beğeni üzerine yazdıklarımı sevmemiş. Şöyle dedi:”Hem benim iyi şiir yazdığımı söylüyorsun hem de beğenim olmadığını. Olur mu? Beğeni olmadan iyi şiir yazılabilir mi? Dahası var, bir sürü ad saymışsın, içlerinde kötü şairler de yer almış. Adam hem kötü şiir yazacak hem de başkalarınınkinden yüksek bir beğeniye sahip olacak. Olur mu?larca, yazarın değerlendirmeleriyle ilgili aşağıdakilerin hangisini anlatmak istemektedir?

A)

şen yargıların bulunduğu

B)

z bir tutumla yazıldığını

C)

ya yönelik olduğuna

D)

n kişisel kanılarını ön plana çıkardığını

E)

 

açısına sahip olduğunu

34.

ştirmen yok. Nankör bir iş çünkü eleştirmenlik ve eleştirmen sevilmeyen adam… İkincisi eleştiri kitapları satmıyor. Eleştiri yazıları dergilere, gazetelerin sanat sayfalarına canlılık verir ama, kitap olarak çıktığı zaman müşterisi yok. Çünkü roman okumayan adam, eleştirisini okur mu? Ayrıca eleştirmenin romancıdan daha çok çalışması gerekiyor. Öyleyse gençler niye rağbet etsin bu işe?

Bu parçada sözü edilen ele

ştirmen ve eleştiri eksikliğinin nedenleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)

lan fedakarlığın, karşılığının alınamaması

B)

C)

D)

Çok çalış
Dergi ve gazetelerin ilgi göstermemesi
mayı gerektirmesi

E)

 

35.

kı bir dostluğumuz var. Yahya Kemal çok bonkör bir şairdi… Elinde avucunda ne varsa harcardı… Şairleri, yazarları kaldığı Park Otel’de toplar, onlara tarihten ve edebiyattan bahsederdi. Misafiri hiç eksik olmazdı. Her hafta otele gider, Yahya Kemal’in sohbetlerinden faydalanmaya, kendimizi yetiştirmeye çalışırdık. Bazen de Çınaraltı’nda bir araya gelirdik. Bu toplantıya ilim adamları da gelirdi.

Bu parçada Yahya Kemal ile ilgili a

şağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)

nda toplananlara tarihten ve edebiyattan söz ettiğine

B)

z olmadığına

C)

ndakilerin ondan faydalanmaya çalıştığına

D)

lara sanatçıların yanında ilim adamlarının da katıldığına

E)

 

şiiri çok iyi bildiğine

36.

n şiirine takıldı gözüm. Kısa sayılamayacak yapıda bir şiirdi. Genç ozan kişisel duygularını yansıtmış. Bunu yaparken şekilden, kurgudan hiç ödün vermemiş. Halk şairlerinin şiirinin son dörtlüğünde isim veya mahlas kullanma geleneğine de uymuş. Açık, yapmacıktan uzak anlatımıyla geleceğin büyük şairlerinden biri olacağını müjdeledi bana.

Bu parçada sözü edilen

şiirle ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)

şiir olduğuna

B)

una

C)

n ve doğal bir söyleyişe sahip olduğuna

D)

şairin adının geçtiğine

E)

 

şaire ait olduğuna

37.

nda sivri dilliyimdir. Gazete yazılarında ise zaman zaman üstü kapalı bir dil kullanıyorum. Ama apaçık mizah yaptığım zaman da oldu. İlk kitabım için tamamen mizah diyebilirim. Bundan bir önceki kitabım “Sensiz Olmuyor” da sürekli bir ıstırap vardı ama içinde mizah da vardı. Ancak son romanımda mizah için uygun atmosfer yoktu.

Bu parçada yazarla ilgili a

şağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)

i

B)

bir dil kullandığı

C)

yazdığı

D)

mizahla açıkladığı

E)

 

38.

”Kuledeki Adam” bir polis romanı
gibi merakla okutuyor kendini. Bir ressamın ağzından anlatılan öykü, beklenmedik dönüm noktalarıyla oradan oraya sürüklüyor okuru. Bu arada çağımızı, çağdaş sanatı yargılıyor, değişik gözlemlerle tüm insan yaşamını irdeliyor. Ayrıca aşklar, tutkular, gizem dolu entrikalar, kızgınlık ve düşmanlıklar özgün tasarımlarla önümüzde sergileniyor. Karşımıza beklenmedik tipler çıkıyor ve kitabı bitirdikten sonra bu tipleri unutamıyoruz.

Bu parçada sözü edilen roman hangi yönüyle okuru etkilemektedir?

A)

mıyla

B)

klarıyla

C)

allığıyla

D)

iyle

E)

 

yla

39.

lında İngiltere’de düzenlenen bir sergide, ziyaretçilerin yaşadığı şaşkınlığı anlatıyor tezhip ustası Mamure Öz: “Tezhiplere baktılar, el yapımı olabileceğine inanmadılar. Sonra onlar için gözlerinin önünde bir tane yapmaya başladım, şaşkınlıkla saatlerce başımda dikilip izlediler.”

Bu parçaya göre ziyaretçileri

şaşkınlığa düşüren aşağıdakilerden hangisidir?

A)

mı olması

B)

nın, gözleri önünde tezhip yapmaya başlaması

C)

D)

Sergide göz kama
ş olmalarıştırıcı sanat eserlerinin olması

E)

 

larının ortaya koyduğu modern sanat eserleri

40.

n başlangıç tarihi pek de yeni sayılmaz. Dünya edebiyatına yüzlerce roman olması bunun bir göstergesidir. Ancak bizde roman bir tür olarak çok eskilere dayanmaz. Tanzimattan sonra gelişmeye başlayan bir türdür. Ben bütün bunları bir yana bırakıyorum. Benim asıl üzerinde durmak istediğim son beş on yıl içinde romancılığımızda görülen atılım ve büyük sıçramalardır. Bu gelişmeye dikkat çekmek istiyorum ben.

Bu parçada yazarı

n özellikle anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A)

B)

Dünya edebiyatı
nda çok sayıda romanın olduğu

C)

llarda romancılığımızda büyük bir gelişmenin olduğu

D)

tın olmadığı

E)

n bizde ilk dönemler fazla tutulmadığı
Romanı
Bizde Tanzimattan önce roman türünde yapı
Son yı
Roman türünün çok eskilere dayandığı
Romanı
Türk sanatçı
Daha önceden tezhip örneklerini hiç görmemi
Sanatçı
Tezhiplerin el yapı
1994 yı
Toplumsallığı
Evrenselliğ
Doğ
Anlattı
Anlatı
İğneleyici bir anlatımının olduğu
Toplumsal soruları
Gazetelerde yazı
Kimi zaman kapalı
Eserlerinde mizaha yer verdiğ
Aslı
Umut vaat eden genç bir
Son dörtlükte
Yalı
Konusunun çok ilginç olduğ
Uzun bir
Geçen gün bir dergide genç bir ozanı
Eski
Toplantı
Etrafı
Misafirden rahatsı
Etrafı
Yahya Kemal’le çok sı
Yeterli okurun olmaması
Yeteri kadar satmaması
Yapı
Genç ele
Olumsuz bir bakış
Yazarı
Eserden çok sanatçı
Yansı
Dağ
Roman her okuyanda ayrı
Romanı
Zaman nice güzellikleri çirkinliğ
Sanat eseri hiçbir zaman gerçeğ
Roman kahramanları
Çevresinde sevilmeyen
Sevgiyi acı
Sevgisizlikten nefret eden
Dayanı
Okurun
Şimdiki şairlerin gazete ve dergilere şiir göndermemesinden
Günümüzde
Şiir toplumdan kovuldu demesek de, önemini yitirdi sanki. Şiire başladığım yıllarda gazetelerin sanat sayfaları vardı. Ve bu sayfalarda şiirler yayımlanır, şiir üzerine yazılar çıkardı. Bugün hangi gazete, hangi televizyonda şiir var. Şiir kovuldu değil de, korkulan bir şey oldu sanki. Bakmayın spor sayfalarına dahi yansı
Kimi izleyicilerce birkaç kez izlendiğ
İçerikle üslubun uyumlu olduğuna
Yalı
Yazarı
”Yolcu” usta sanatçı
Çocukları
Öğ
Hayat bilgisi dersinin okullarda mutlaka okutulması
Öğ
Hayat Bilgisi… Bütün sı
Film festivalleri
On yı
Daha çok Batı
Sevdiğ
Kimi romanları
Kötü romanları
Romanı
Çok roman okudum. Hatta kötü romanlar okuyarak okuyarak yeti
Doğ
Yapı
Yazdı
Giyim ku
Ya
Saçı
Doğ
Daha çok duygusal konuları
Hiç bilmediğ
Şiirde gözleme büyük değer verdiği
Sözcük seçimini
Biçimini
Konuları
Kapalı
Geçen mektubumun sonundaki sözler sana dokundurma falan değ
Hiçbir yazar kendi anlayışı
Okuyucuya verecek mesajı
Okur anlamı
Yazar söylemek istediğ
Söyleyecek sözü olmayan yazarlar belirsizlik alanları
Ki
Olay örgüsünün sağ
Konusunun nelerden seçildiğ
Dil ve anlatı
Kahramanları
Bu hikayelerde son günlerin edebiyat heveslisi azı
İlk okuyu
Romanları
Kimi yazarları
Günümüzde bazı
Romanı
okuyu
Roman
Fatih-Harbiye romanı
Selma ve Gölgesi romanı
Cumbadan Rumbaya romanı
Gotik tarzda roman örneğ
Romanları
Peyami Safa’nı
İnsanın zaman zaman farklı kent ve insanlar istediğinden
İnsanın özlemlerini bazen geçmişte aradığından
Zaman zaman farklı
Üretmeyi, üretenlere değ
Eksikliğ
Edebiyatı
Müzikten ho
Sanat eserlerinin eksikliğ
İster kızın bana ister gücenin! Açıkça söylüyorum işte: “Biz, mı
Ülkeden ülkeye
Her sanatçı
”Bilinmeyen
Hikaye anlayışı
Eski hikayelere konu edilen kahramanları
Ülkenin içinde bulunduğ
Değ
Her sı
Biri, kimdi, kı
Hayatı
Hayatı
Hayatı
Gerçeklerden kaçan
Son yaptığı
Otobüslerin ancak fakir insanlara hizmet edebileceğ
Otobüse binmenin ve onda seyahat etmenin çok eziyet verici olduğ
Yolcuları
Sadece mesai saatlerinde değ
Yakup Kadri’nin eserlerinin Osmanlı
Edebiyat ürünlerinin tarihsel bir belge olarak görülmesinin mümkün olmadığı
Bilimsel doğ
Sanat eserlerinin, geçi
Osmanlı
Küçük iskelelerde yolcuları
Yolcuları
Görevlilerin yolculara çok kötü davrandığı
Gemilerde ho
kentle ve çevrenizle ili
İnsanların büyük çoğunluğunun zor şartlar altında yaşaması daha çok politik midir?
Gezdiğ
Uluslararası
Silahsı
Değ
Ben her
Gezilerinizde sizi üzen
Dilini bilmediğ
Gezilerinizde sürekli yer değ
Ba
Tabii zaman zaman zorlandığı
Resim sanatı
Ya
Çocukken kurduğ
Ressam olmayı
Ben çok zorluklar içinde büyüdüm. Babam, ben bir ya
Her romancı
Romanı
Çağ
Romanda okurla dalga geçilmemesi gerektiğ
İster oku ya da kahramanla dalga geçmekte kullanılsın, ister birbirinden ilginç bilgiler vermekte, uzatı her romancı için de çekici bir anlatım öğesi değildir. Tam tersine özellikle çağcıl romancılar ellerinden geldiğince uzak dururlar ondan, Flaubert’in uzatı oranını sıfıra düşürmek için kendini zorladığı sezilir. Bir Maıraux’nun, bir Hemingway’in yapı
Piyasada kötü a
Yayı
Çevirisini yaptığı
Yazdı
Kendine gelir sağ
Ölümümden sonra bir yayı
Türk
Köy türkü ve nakış
Mimarimizin
Tam anlamı
Milletçe benimsenmemi
Sanatçı
Sanat eserinde estetik değ
Sanatı
Bir eserin sanat eseri sayı
I. B)II. C)III. D)IV E)V.
(I)Biz durmamacası
Noktalama i
Noktalama i
Noktalama i
Dergilerde yayı

A)

Noktalama i
İster çok önemli bir dergide yayınlanacak bir deneme olsun, ister öğretmene sunulacak bir ödev, bir yazıda aranan en basit ama en temel nitelik noktalamanın gereklerini yerine getirmiş olmaktır. Savunulan görü
Okur, yapı
Yazarı
Sizce okur bir yapı
Yazarlar niçin kendi yapı
Okurun bir yapı
Okura ula
 
 
  Bugün 11 ziyaretçi (16 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol